Eylül başından beri haftada en az üç kere olmak üzere spor salonuna gidiyorum, sabah 7:30'da. İlk birkaç gün yağmurluydu hava, çok fenaydı uyanıp gitmek. Bölümden arkadaşım S ile gidiyoruz ki birbirimize karşı sorumlu olalım, yan çizip durmayalım... Malum günde 8 saat bilgisayar başında oturmaktan tutulmuş, fizik tedaviyle kendine gelmiş omuzları, boynu ve sırtı kendinde tutmak farz oldu... Bildiğiniz omuz ve kol kası yaptım bu süreçte, çalışmalarımız devam ediyor....
Fakat son günlerde hava iyice soğudu. Henüz dayanılmaz değil, ama uyanmak büyük eziyet... Sanırım insan soğuğa alışamıyor. Ya da alışıyor da alışmak sevmek ya da soğuktan mutlu olmak anlamına gelmiyor. Ben temmuz çocuğuyum, ılıman İstanbul'un kızıyım, soğuk sevmiyorum kardeşim... Ayrıca 2-3 sene önce aldığım kararla yazın sıcak diye değil, kışın soğuk diye istediğim kadar mızıldanabilirim... Her neyse, ne diyordum, uyanmak büyük eziyet. İyi de şimdi de uyanık kalmak büyük eziyet... İçim uyuyor, hocayla yarınki toplantıya yetiştirmem gereken bir dolu şey var... Saat sabah 11, ve ben öğle yemeğimi bile yedim uyanık kalabilmek için...
Kitap okumak istiyorum. Hem e-book hem de eski usul olarak bir sürü kitap aldım son 1-2 yıldır. Ama gündüz vakit yok, akşam da yorgun oluyorum, dikkatimi veremiyorum. Kitap okumayı özlediiiimmm!!!
Ben bu dönem nasıl geçti anlamadım! Aralık geldi bile... Yapmak gereken işler, bitmesi gereken tez beni bekler...
bayağı ortaya karışık bir yazı oldu bu... halet-i ruhiyem budur...
1 comment:
ben de ayni agrilardan muzdariptim. spor yapip guclendirerek kurtuldum. cok sukur simdi pek agrimiyorlar.
spor yapmak sart bizim icin. hem fiziksel hem kafa sagligimiz.
bu arada ben de temmuz dogumluyum ve her ne kadar kisi, kari sevsemde cok soguk havalardan hic hoslanmiyorum :(
Post a Comment